Gece gündüzle,gündüz geceyle bulandıkça. Birbirini altetmeye çabalayan bu iki düşman, bana işkence etmek için ,el sıkıp anlaşıyor; biri işe koşuyor,diğeri beni işten yoruyor. 'ne kadar parlaksın'diye iltifat ediyorum güne;'bulutlar göğü kararttığında yardım edersin'..diyorum ki,esmer tenli geceye yaranmak için de, 'sen aydınlatırsın akşamı,yıldızlar parlamazsa' yine de gün,gün geçtikçe uzatıp duruyor çilemi, geceyse ,her gece, derdimi arttırıyor. (sone 28,wıllıam shakespeare)
7 Ağustos 2016 Pazar
akış 1
uyanıyorsun. yine mi uyandım diye soruyorsun. boşluğa. sonra sağına bakıyorsun. O, orada. bebek gibi. çok güzel diye düşünüyorsun. banyoya geçip elini yüzünü yıkıyorsun. düşüncelerin gidiyor. diş fırçalama. ferahlama hissi. odaya dönüp deodorantı koltuk altlarına sıkıyorsun. giyinmeye başlıyorsun. 10 dakika bitmiş oluyor. koridora girip evden çıkıyorsun. asansöre binip aşağıdasın. dolmuşa yetişme. senin gibi sabah işe giden veya okula giden ama hep aynı yüzlerle. yarı uyanık geçirdiğin dolmuş yolculuğu sonunda limanda iniyorsun. sabah kahvaltın için bir simit alıyorsun. simitçi güleryüzlü ve senden daha mutlu olmayı bilen biri. birbirinizi allaha emanet ediyorsunuz. sen allaha inanmasan da bu emanet işi seni sevindiriyor. ve her zamanki gibi işe 20 dakika geç gelmişsin. ama yine de dairende işe ilk gelenlerdensin. bilgisayarın(ne kadar sevimsiz bir kelime) başına geçiyorsun. açıyorsun. şifreleri girip programlarını açıyorsun. sonra bir es verip simitini dört parçaya bölüyorsun. bu arada ilk günaydın geliyor. muhtemelen , her gün işe senden daha erken gelen Erkan bey. /E BÜYÜK b küçük/ sen de ona günaydın deyip sabahın ilk işlerini halletmeye başlıyorsun. bir yandan da böldüğün simitleri yemektesin. ilk işi ve simit yeme meselesini paralel bir şekilde bitiriyorsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder