25 Eylül 2011 Pazar

başladım ki

Le Monde'un Yüzyılın 100 Kitabı listesi bu aralar buradaki tümn kitapları okumaya başladım ama yavaş ilerliyorum çünkü buradan bi kitap türk bir başka yazardan kitap bir şiir kitabı vvsvs şeklinde gidiyorum. aslında sorun şu dışarı çıktığımda birini bekleyeceksem eğer kitapçılara gidiyorum (zaten ankarada genelde konur ya da karanfil dostta buluşurum arkadaşlarımla-ki konurda buluşmak daha iyidir hep boş olur.çünkü konur dostu bilmeyen çok ankarada, inanın bana. her gün önünden geçip bilmeyen bile var.) neyse arkadaşı beklerken vb. boş vakitlerde kitapçılara gitmem büyük sorun çünkü kitap almadan çıkmıyorum asla. bir kez bile olmadı. misal bugün georges perec in bahçedeki gidonları kromajlı pırpır da neyin nesi ? kitabını aldım.97 sayfalık bir kitap. dün kafkadan davayı almış ve daha başlamamıştım halbuki. bir de aslında aklımda georges perec den kayboluş varken. neden bunu aldım peki çünkü ne dostta ne imge de bunu görmüşken bugün tunalı dienar da tek başına görünce başkası almadan alayım diye alıverdim. ayrıca konusu da çok güzel geldi. neyse bakalım hayırlı olsun.

23 Eylül 2011 Cuma

zaman

zamanın tek boyutlu olduğunu nasıl bilebiliyoruz. zamanın sonsuz boyutlu olmadığını kim söyleyebiliyor. belki de sadece bizim zekamızı aşan bir durumdur bu zaman denen şey.

22 Eylül 2011 Perşembe

kkkkkkk

bu aralar hiç bir şeye hiç bir şey

ceva

kader demekle mi yetinmeli dediklerine... bilmiyorum
bildiğim bir şey varsa şayet;
gözlerindeki ışıltıyla gözlerime bakman bile
bir an için olsun unutulmazımı yaşatman bile
bana yeter
hayatımın son anına kadar,
içimde sürecek mutluluk için...
ama yine de kefen olur bana
sana yaptığım hatalarımın ızdırabı

19 Eylül 2011 Pazartesi

çılgın aşk

yaz düşerken okulun bahçesinden geçen kadın
ayaklarının ucunda yürüyordu
umutsuzluk gözlerimden bulutlara akıyordu
ve bir el çantasında benim düşüm olan toprak vardı
ki sadece tanrının vaftiz anası koklamıştır onu
uyuşukluklar tüm benliği ile ciğerlerimde yayılıyordu
doğuştan körebe köpekte
iyiliklerin ve kötülüklerin geldiği yer
genç kadın onlar tarafından dolaylı ve sadecekötü bir biçimde görülebilirdi
ve
ben o grek ateşini görüyordum
ya da düşünce dediğimiz siyah fon üzerindeki beyez eğriyi
masumluk onda doğuyordu çevresine ise balo veriyordu
arşınladığımız tüm karanada
ve güneş batmıyordu her rengiyle dalgalanan saçlarında
ve güneş sadece doğuyordu ona bakan gözlerimde
gölgesiz kadın diz çöktü karsa
artık dünya eski dünya değildi
posta güvercinlerinin yardım öpücükleri yoktu
aklımda güzelliği akıyordu göğüslerine
bakmaktan yüzümde kırmızı elma yetiştiren
karanada da kız kulesi doğuyordu deniziyle
ve pencereleri samanyoluna bakıyordu
ama ansızın gelenler yüzünden delirmeye yüz tutuyordum
hayallerimin gibi yüzüyor sanki
ve aşkta ilk seni seviyorumu söyleyemeyişimi
kaderimizi kurban edecek kadar içselleştiriyor kadınım
bense andre breton gibi
duygusal gücün oyuncağı oluyorum
ama güneş yanıksız teninden çiçek kokuları
bir akşam kalabalığın yanında
sevgiyle
hoşgeldin léonum dediği anda...


andré breton'un çılgın aşk kitabından ayçiçeği şiirinin çoğuluk ve düzeni aynı olmakla beraber bazı imgelerle kendimce yorumlanmış hali. kendimden kendim için kendime.

18 Eylül 2011 Pazar

seni bana yazmışlar

seni bana yazmışlar dizisi ne güzel dizidir. izlemeye sırf yeliz kuvanc nın turuncuya benzerliğinden başlamıştım. hoş hala güzel gelmesinin sebebi de bu. bazı mimikleri, konuşma tarzları, soru soruşu, dudak bükmesi o kadar turuncu ki sadece onu izliyorum. saçmalığın daniskası.(kullanmayalı uzun zaman olmuştu beah)
neyse bu yazının sebebi ise başrol karakterlerden zeynep'in mehmete söyledikleri
senin yanında kendim gibi olabiliyorum. ya da insan kendi gibi oluyor filan.
bu cümle turuncu tarafından bana da aks ettirimiştir.
peki sorum şu?
bu önemsiz alelade bir cümle midir?
yoksa az da olsa değeri var mıdır?
yani gözümde büyütmeli mi ?
yoksa herkes için herkese söylenebilecek sıradan bir laf mıdır?

kamçı

kadın denen varlığa güvenmemeyi bir kez daha öğrendim...
pekiştirdim mi demeli yoksa.
o zaman nietzsche abimizin lafını unutmamalı

Kadınlarla görüşmeye mi gidiyorsun? Kamçını unutma!

16 Eylül 2011 Cuma

insanlar

hayatıma giren herkes hayatımdan bir şey çalmaya geliyor sanki
dostluk
aşk
inanç
aklınıza ne gelirse

16sına

şaşkınlık

15 Eylül 2011 Perşembe

denklem

aşk zaman karşısında üstün gelebilmiş, doğanın tek harikasıdır
yokluktan varoluşa geçişte ve varolşutan yokluğa geçişte değişmeyen değişmeyecek olandır.
bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün denklemlerde olan = ifadesidir.

gibi gibi bakış açıları

10 Eylül 2011 Cumartesi

mutsuzluk yararlıdır tezi üzerine

mutsuz olmanın da iyi yanları vardır
misal düşünerek yaşamayı öğrenirsin
öyle içinden geldiği gibi davranıp kendini salak durumuna düşürmezsin
birini özledin diye hata yapmazsın
daha da mutsuz olma ihtimalin yoktur yani
ya da mutluluğu kaybetme korkusu...
nasor
ölüm bile önemsizleşir
kendi ölümün değil bahsettiğim
sevdiklerinin ölümüdür bahsettiğim
çünkü bilirsin
onlarla yakında buluşacağını
mutsuzlukta da olsa dahi...

8 Eylül 2011 Perşembe

notalar

ya mutsuzluk resitali hiç bitmezse
cehennemde bile sürecek olursa
sus
do fa fa mi re do la fa fa mi si si fa
siktir git be
sol kulağım da sonsuza kadar işlemeyecek ya
mutlaka sağ gibi vefat eder
do fa fa mi re do la fa fa mi si si fa
ama yetmez
vicdanım da ölmeli
iç sesim
a
a
a
a
a
aa
a
a
a

a
a
a
aa

a
a
a

bay hiçkimse

izlenmesi gereken filmlerden.
biraz uzun tutmuşlar ama olsun
ben çok sevdim valla

özellikle unutuluş melekleri yaklaşımını
artık dudak üstü izine her dokunuşumda bir gülümseme sebebim var
ve de vaolan bir bakış açım daha da netleşti
bu yaşadığımız boyutta belki turuncu ile
sırf bir şeyi yanlış söylediğimiz için biz değiliz
ve ileride bir başkası ile biz olup mutlu olacağız
ya da yalnızlığımla mutsuz
bunu bilemem ama önemsiz
çünkü ben
şunu biliyorum
başka bir boyutta
geçmiş ya da gelecekt
turuncu ileyim
ve de mutluyum
belki bunu gülerek okuyorumdur da
kim bilir!!!

not: kari rueslatten djnleyjnjzjz djnlemeyenlere djnletjnjz

not2:
hayat bjr j djr

1 Eylül 2011 Perşembe

eylül ayını bir çok insan sever ama neden? ki ben de bu gruba dahilim.
merak ediyorum acaba takvimler olmadan önce yaşayan insanlar da eylül ayını sever miydi ?