28 Şubat 2011 Pazartesi

unutma

düşüncelere hapis işlemez.

rahat ol bloger asker

tüm yazıları bilge kopyalarken(dışa aktar pek tatmin edici gözükmedi.yazılar eksik)
yorgunluktan son anda aklıma bir şey geldi lan aq adamlar pornoya erişimi engelleyemedi bunu mu engelleyecekler.böylece içim rahatladı içiniz rahat olsun arkadaşlar.tünellerden olur başka ayarlardan olur ama yine de blogları engelleyemezler.ayrıca bu resmen özel hayata tecavüzdür.bence devlete dava açalım.insan hakları boşuna mı var aq:)

26 Şubat 2011 Cumartesi

sonuç

hayat enterasan valla
bizim için her bitti
birer başlangıç oluyor
ama sonu belli yine
yine her bitti mutsuz
ama olsun hayat sensiz
daha bir tatsız tuzsuz

oscar

filmi izledim bu gece
tahminimden güzeldi
ara ara boşluklar vardı
aşk masalımızda
ama biz hep beraberdik
sen evlenirken ben yanındaydım
ben evlenirken de sen yanımdaydın
çocuklarımıza birbirmizin adını vermiştik
yanisi
ne şans ne tesadüf
benim kızım oldu
senin oğlun
ne de olsa bir filmdi bu
sonra
gözyaşlarımızı sildik birbirimizin
kar olsun
rimel olsun fark etmedi bizim için
yanımızdaydık ya birbirmizin
belki aşıktık
belki düşmandık
ama ilik ilik bağlanmıştık birbirimize
hem çok uzak
hem daha yakın
mutsuz bir masaldı film
böylesi de çok güzeldi
belki hep birbirimizin olsak
biz de diğer aşıklara benzeyecektik
karaktersizliğimiz mutlu renklerle boyanacaktı
ve
ikimizin adına kelimeler hiç yazılmayacaktı
bilmediğimiz biri tarafından
ve işte
kaybedenlerin filmi olmuşuz
bize daha çok ne yakışabilirdi ki?

fragman

fragmanımızı izledim dün gece
hayatımızdan hiç çıkamadığımız
ya da çıkmak istemediğimiz hayatlarımızdan
oluşan hapis yılların
oluşan masalın
oluşan kabusun
çok hoşuma gitti
umarım fragman gibi güzeldir film de

dedim ki

http://sonumutsuzmasal.tumblr.com/

eksik kalmayayım dedim :)

25 Şubat 2011 Cuma

kendime not

sikerim böyle işi
olmayacak bu sınav
şimdiden söyleyeyim de hayal kırıklığı yaşamayayım
saygılar efendim :)

23 Şubat 2011 Çarşamba

uzun ama gerekli bu:) pink

pink freud'un blogunda bir tartışma vardı.
http://pinkyfreud.blogspot.com/
sevgili insanlar taraf olmayı abartmayınız:)

neyse konumuzda en son çip meselesine geldi.pink çip meselesini aç dedi.yorum yaptım.internetimde sorun çıktı yorum gitti mi gitmedi mi bilmiyorum.ama her iki durumda da dedim ki bu önemli bir şey olabilir paylaşalım:)

bu konuyla ilgili başka bilgisi olan varsa paylşasın.istatistik vsvs.
konu hapis ceza yöntemi.
çip meselesi ise avrupada özellikle belçika gibi ülkelerde uygulanan bir sistemle ilgili.olay şu diyelim ki siz pedofili suçlusu veya hırsızsınız ya da benzeri durumlardasınız.sizin cezanız önce normal olarak açıklanıyor.sonra hapis de(suçun boyutuna bağlı)belli bir zaman geçiriyorsunuz.belki 1 ay belki 3 yıl neyse bu zaman içinde hal ve tavırlarınıza bakılıyor,sağlam bir rehabilitasyon görüyorsunuz.(ki biz de doğuda savaşan adama bile uygulanmaz)oradaki süre için de çalışma filan durumunuz da oluyor.eğitim de alıyorsunuz.sonra her şey iyi ise(ki iyi oluyor)ayak bileğinize bir çip takılıyor.filmlerde dizilerde görmüşsünüzdür mutlaka.bu çiple kendi evinize gidiyorsunuz.çok emin olmamakla beraber bu evde sadece siz yaşabiliyorsunuz.ve yaşam alanınız da oturduğunuz mahalle ile sınırlı.ekonomik durum nasıl hallediliyor bilmiyorum.mantıklı gelen bana mahallede bir iş çalışması.belki de bu ekonomik durumu ayarlayabilene göre değişiyordur ama o zaman da çok adil olmaz.mahalleden bir metre(daha doğrusu sınırdan)bile çıkamıyorsunuz.atıyorum siz hırsızsınız ve mahallede bir hırsızlık oldu o zaman ilk tutuklanan siz oluyorsunuz.araştırılıyorsunuz filan.düşünsenize bütün suçluların yerleri belli.nereye giderse gitsin biliniyor.çipleri çıkarması kesinlikle imkansız ya da zaten çıkarsa bile oraya en yakın polislerce çıkardığı an yakalanıyor.suç oranı ne kadar düşer ve de hapis gibi bir ceza kalkmış olur.ayrıca yine suçlu adaylarından biri suç işlerse bir şekilde hemen yakalanabilir.sonuçta bizde zaten yetersiz olan cezalarla bir de af uygulanarak her suçlu dışarı yollandığından tekrar suç işlenmesi engellenemiyor.ayrıca tedavi durumu da yok.vsvsv.ve bir de bu yolla devletin gideri dedüşüyor.ki zaten misal türkiyede hapishanelerde kalacak yer yok.çoğu hapishane işkencehaneye dönmüş durumda.20 kişilik yerde 50kişi kalması gibi.

bunları neden yazdım,
çünkü hepimiz birer potansiyel suçluyuz.
sadece bir an
sadece bir hata
suç işlememize neden olabilir.
BİR ANLIK ÖFKEYMİŞ CİNAYETİN SEBEBİ
bu cümle belki çok klasik,belki çok basit ama çok net
bunu bize ilkokulda fen bilgisi dersine giren hocamız söylemişti(ismini unuttum ama kendisini yolda görsem saniyesinde tanırım)
neyse kendisi hapishanelerde de hocalık yapıyormuş vardı öyle bir uygulama.
ve orada katillerle konuşmuş.
hangi ara oldu ben de anlamadım diyen çokmuş
bir saniyelik öfke diyen çokmuş
ölebileceğini düşünmedim bile sadece bir tane vurmuştum diyen
düşünsenize öfke anında kafasına vurduğunuz bir insanın
siz ne kadar az şiddetli vursanız da ölme imkanı var.yere düşer kafasını çarpar ölür misal....
bu yüzden önemli bir konu.ve galiba kimsenin suç işlmeesinin önüne geçemiyeceğimize göre de en iyi yöntem çip:)

ha meraklanmayın böyle 30 kişiyi öldüreni filanda çiple salmıyorlar onlara hapisten başka çözüm yok.zaten deliyse de yeri yine belli.oradan da iyileşmeden kurtulamaz ki böyle bir insan da iyileşemez.(istisna olabilirİ:)

ha bi de galiba almanyada vbnde yine var.bazı hapishaneleder bu çip yöntemi şöyle uygulanıyor.cezayı alan kişi 2 gün serbest oluyor haftada.cmt pzr yani.)ve o ilçe dışında bir yere çıkamıyor.bu da başka bir yöntem:)

22 Şubat 2011 Salı

kopyala yapıştır bu

Behzat Ç. müptelasıyım... [Serdar Akinan Yazdı]

Ne buluyorum bu anti-kahramanda? ...'Kaybettiğimin' Ankara'sı bu değil ki!... Hatta tersi...
'Behzat Ç. Ankara'dır...' demiş Murat Sevinç. Enfes bir yazı...
(...)
Behzat, dışlanmışlığın kendisi ve sorunlarına, hırçınlığına, küfürbazlığına, çirkinliğine rağmen, inatla iyi adam.
Uyandırdığı kızgınlığın hemen ardından hüznü de yaşatıyor insana; eninde sonunda sevdiriyor kendisini, Ankara gibi.
Gökçek'in oynasın diye oğluna aldığı takımı değil, Alkaralar'ı seçmiş taraftarlık için. Hiç tanımadığı bir ODTÜ'lü öğrencinin yanında yaşamasına izin veriyor ve üstelik soru bile sormadan, koruyup kolluyor; pavyonda şarkı söyleyeni kolladığı gibi. Uzun repliklere, ağdalı sözlere tenezzül etmediği gibi kendini beğendirme kaygısı da yok; ister sev ister sevme, umurunda değil. Ama Bahar'ı seviyor ve onunla mutsuzluğa razı, sevdiğini de mutsuz etmeye. Poz yapmıyor; sürekli kendisini anlatmıyor başkalarına, acılarından söz etmiyor. Her ne yaşıyorsa, biz onun yüzündeki çizgiden, bira şişesini tutuşundan ya da pek nadir utangaç gülümsemesinden anlıyoruz; uzun uzun anlatıp bizi sıkmıyor, kendisiyle meşgul etmiyor insanları. Bu yüzden de herkes onunla meşgul olmanın kıymetini biliyor; Behzat'ın değeri, kibirlenecek bir şeyi olmamasında.
Behzat Ç., Ankara'nın ta kendisi. Çirkinliğiyle, sertliğiyle, hırçınlığıyla, griliğiyle, kollayıcılığıyla, mahcubiyeti ve içtenliğiyle. Sev ya da sevme ama her ne hissedersen hisset adam gibi yaşa diyor seyredenine; başkasına yük olmadan, ağlayıp zırlamadan, şikayet etmeden. Çirkinsen çirkinliğini bil, o çirkinliği sevmeyi öğren; mutlu olur ya da olmazsın, şart değil. Varsın Boğaz olmasın, bir iki siluetten mahrum kal; rakını da o güzelim Asmalımescit'in yeni nesil zontalarıyla içmeyiver. Anı biriktirmek için Kız Kulesi şart mıdır? 'Değil' diyor; ağırbaşlı, serseri, kederli ve içten Behzat!'

(...)
İşte böyle... Ankara, aslında yeni Türkiye'dir.
Kaybedenlerin kulübü; isyanını ağız dolusu küfürde, harbilikte, umarsızlıkta ve içkinlikte buluyor. İkiyüzlülükte, sözüm ona estetikte ve elbette saf mutluluk aranan rafine aşklarda değil...
Hayat, artık biraz da kaybetmektir bize. Romantik mi oldu? Değil...
Realist... Tıpkı, Behzat Ç. ile katil Ercüment Çözen'in aslında ruh ikizi olduğu gerçeği gibi... Arada bir çizgi var. İncecik bir tül... Vicdanda saklı bir tercih.
Kendimize itiraf edemediğimiz ne kadar isyan dolu acı varsa Behzat Ç. bizim yerimize bu acıları sırtlamış karanlıklara yürüyor... Karanlıklardan yürüyor.
İstanbul ona Bizans... Vasat aşk dizilerinin senaristleri enselerinden şehre bakabilse Boğaz'ın sırtlarındaki bu dikenli meyvelerde salkım saçak saklı çirkinlikleri (gerçekleri) görecekler.
Mesela reddedilen bir adam için şu cümleyi korkmadan yazacaklar: 'Mutlu olunacak diye bir kural yok ki, biz de mutsuz olalım; olmaz mı?'


bir kaç gün önce paylaşacaktım yazıya imza atıyorum aynen saygılar :)

19 Şubat 2011 Cumartesi

ne yapayım

yaşamayı bıraktım desem
inancak mısın
inanmayacak mısın
muhtemelen takmayacaksın
ama öyle
ne yapayım :(

17 Şubat 2011 Perşembe

yaşlı delinin sözleri

bana acıyorsun değil mi evlat
yaşlıyım ve de deliyim diye
belki daha çok deliyim diye
bense sadece yaşlılığıma üzülüyorum
keşke daha gençken delirseydim diye düşünüyorum
delilik evlat
o kadar güzel bir şey ki
bilemezsin
o kadar değerli ki
sadece yalnızların olabiliyormuş
haz veriyor bana
seksten bile daha güzel delilik evlat
yaşamaya başladım delirdikten sonra
evet yaşamaya
hem de
özgürce
nefesimin değerini anladım
ve asıl acınacak biri varsa ortada
o da sensin
ve senin nezdinde tüm insanlık
deli olmayan herkes
yazık size
yaşamıyorsunuz hayatı
kendiniz olamıyorsunuz
çünkü sadece bir deli kendi olmaktan korkmaz
çünkü deli düşünmez
ve
sizlerinse düşünecek o kadar çok şeyi var ki
ne yazık ki sağlıklısınız en başta
ne yazık ki karakterleriniz var sizin
kendiniz olmanızdan korkmanız için
cehennem ve cennet var
ne kadar komik geliyor bana
yaşarken
öldükten sonrasını düşünmeniz
buna nasıl yaşamak denebilir ki
sınırlarınız var
sınır koyucularınız var
en başta da tanrınız var
ve deli değilsiniz işte
yazık
gerçekten çok yazık
acıyorum size
bırak artık bana acımayı evlat
ve en kısa zamanda delirmeye bak
benim gibi yaşlılığını beklemeden

16 Şubat 2011 Çarşamba

dekolte giyene taciz!(tecavüz demedim diye düzeltince normal sanki)de kadın da suçludur diyen orospu çocuklarıyla aynı ülkede yaşadığım için utanıyorum :(

15 Şubat 2011 Salı

sarılmak

bilirsin(bir tek sen)
ben bir şeye sarılmadan uyuyamayanlardanım.
misal
yorganı genelde üstüme örtmek için değil
sarılmak için kullanırım.
ve hayatım boyunca gerçekten bir tek sana sarıldım ben,
bir tek seninle istedim geceleri
hayattan kopmayı.
ve seninle hiç uyuyamadık,
istedik ama olmadı işte.

şimdiyse
seninle asla beraber uyuyamayacağımızın bilincinde;
bendeniz
yatağımı paylaştığım bedenlere
hep sırtımı dönüyorum
rahat nefes alamıyorum bahanesiyle...
bi de biliyor musun?
onların
bedenleri sanki birer ceset parçası
hatta
bazen tırsıyorum kendimden
acaba sırf yanımda biri olsun diye
birini öldürmüş olabilir miyim düşüncesi ile...
merak etme,bir saniye dur ve gülümse
-rakamla 1 saniye-
tam tamına
iki dakika
yirmi üç saniye
-rakamla 143 saniye-
sonra rahatlıyorum
ne de olsa birini öldürmüş olsam
yani sırf yanımda olsun diye
gidip sırtımı dönerek uyumam ben
o kadar zahmet etmişim değil mi?
artık sadece hayalinle uyuyorum
iyi geceler sana :)

bakış açısı 032223

şiddet biz barışı isteyenler tarafından
şiddeti kullanan ya da kullanmakla tehdit eden her zorbayı
yok etmek için
son bir kez daha kullanılmalı
ve hayatımızından sonsuza kadar çıkarılmalı

13 Şubat 2011 Pazar

behzat ç

hani istanbuldan dönerkene
yolda durup hep beraber işerkene
harun abi istanbulun neyi seviyorum dediğinde
neyi sorusuna
ankaraya dönüşü dedi ya
işte o an o saniye bu dizi benim için gelmiş geçmiş en iyi dizi olmuştur.
zaten ankarada çekildiği için sevmiştim filan da bu kadar üst düzey sevgi beslememiştim:)
neyse not edeyim istedim
saygılar efendim:)

9 Şubat 2011 Çarşamba

blogu terk eden 3.şahıs

olum/kızım bari giderken niye gittiğini yazaydın.:) neyse güle güle :)

8 Şubat 2011 Salı

dumur

harbiden filmi izlerken dumur olma sebebim olan diyalogdur bu:

b-aşığım anne (mandy moore)
k-aşk kelime dağarcığındaki en boş kelimedir.(susan sarandon)
b-inan bana aklımda her saniye o var
k-hem iyi hem de kötüdür
b-dudakları hayallerimi süslüyor
k-boş bardaklar
b-ondan uzakta olduğum zaman sadece onu düşünüyorum
k-bunlar boş laflar aynı sigara külü gibi
b-düşüncelerimde hep o var
k-herkes herkese aşık olabilir
b-o benim ilk aşkım anne
k-sevdiğini ik söylediğin adamı kusarken görene kadar bekle
b-onun için aşk romanları aşk şiirleri okuyorum üstelik fantezilerim de bu durumda aşık olmalıyım bunun anlamı bu ben fryberg seviyorum anne
k-biranın şişirdiği göbeğini ve nasırlı ayakları ile üzerine geldiğinde üzerine çıkıp içine girdiğinde kalbinde koca bir delik açtığını hissettirmiyorsan ancak o zaman onu sevdiğini söyleyebilirsin


durup insanı düşünmeye direk iter bence.haklılık payı da su götürmez bir gerçek.filmi izlemeyenlere tavsiyem:) romance and cigarettes.fazlasıyla bu tür diyaloglara rast gelebilecek ender filmlerden:)

3 Şubat 2011 Perşembe

tabak

anlamıyorum ki
bir tabak yemekle doymayışım
kendime hakaret gibi geliyor
kendime hakaret ediyorum yani
oysa bir tabak yemek dahi bulamayanlar var
ben de bazen kendimi cezalandırıyorum
yemiyorym başka bir şey.
yemek saatleri arasında mesafeyi açıyorum
yazık
çünkü asla hiç yememezlik edemiyorum
idaresiz ben
oruç tutma ritüelini sırf bu yüzden takdir ederim
lanet olsun bana ne diyim.
sonuç
vucudum alışmalı tek tabağa bence.

bakış açısı 022323

yatakta seviştikten sonra istediğin gibi siktir olup bırakabildiğin kadın fahişendir
yatakta sevişmeyip yalnızca beraber uyuduğun kadın sevgilindir
yatakta önce sevişip sonra yanında uyuduğun kadınsa evli olduğun kişidir.

2 Şubat 2011 Çarşamba

protesto

defne joy'un ölümü
hayat bir siktir git dedirtti bana bütün gün...
işin kötüsü
birisinin ölmesinin dışında
hayatın olduğu gibi devam etmesi
6milyar insan yaşamayı protesto etsek ya
ya da ben bir sendika kursam
sikerim böyle hayatı diyenler diye
1 milyon olmaz mıyız
sikelim beraber böyle hayatı
olmaz mı ?

1 Şubat 2011 Salı

dj leon 5

ama ama çok sevdim lan :)




doz sana gelsin bu...bilgi:nilüfer ve 12 düet diye bir albüm niliferin 12 şarkısı rock şeklinde.düetler şebnem,hayko,teoman,4*4 galiba redd de vardı:)

cevabı bilen ben :) 2

birinci şans ile doğmamış olanlardanım
ikinci şansı da kullanamayanlardanım
peki bana 3.şansı verir misiniz?

(dün gece yatınca aklıma geldi daha güzeldi lan bu aklımda kaldığı kadarıyla olmasada mesaj yerini buldu:)