30 Aralık 2009 Çarşamba

biliyorum



eğer kaybetmeye programlanmış birisiyseniz
ve daha gerçekten bir şey kaybetmemişseniz
gerçekten mutsuz birisi olursunuz...

29 Aralık 2009 Salı

2009dan 2010a BAĞIMSIZ KOPUK MEKTUP




bu yıla son yazım. yeni yıl geliyor dünyaya ve benim yanıma bile gelmeyeceK. şöyle uzaktan bir el sallayacak o kadar. çünkü benim için yeni yılla sadece sayı değişmiş olacak. başka bir şey değil. beklentilerim yok, yeni günlerime hayatın sunduğu teselli hediyeleri gelecek belki ama işe yaramayacaklar ki bunu biliyorum ben.hem de adım gibi.
beni sadece mutsuzluk bekliyor.



bazılarımızın hayatı çok kısadır.
benim hayatım dün bitti.
gelecek olanlar sadece izleyeceğim 3.sınıf filmler.
belki daha vereceklerim bitmemiştir
ve onları vermeyi bekliyorumdur o kadar.
dün bitti dedim ya ruhum işte dün öldü.
geriye hiç bir şey kalmadı.
daha eski günlere yapıştı kaldı.
çünkü ruhum biliyor daha iyisi olmayacak.



en çok ne zaman düşüncelerim yoğunlaşır biliyor musunuz? yattığım saat neyse o saatte. belki sizin de öyledir. sürüyle şey geliyor uyumadan önceki saatimde. kendime hepsini sonra yazarım diyorum ama unutuyorum uyandığım zaman. sonra da üzülmüyorum çünkü biliyorum ki unutulacak şey aslında o kadar değerli değildir ne yazmaya ne okumaya ne de sevmeye...

zaten arkadaş artık çok iyi yazamıyorum. sen de bunu farkettin değil mi?? buraya yazdığım hangi şey güzel ki?? hepsi acı dolu... onun arkasından ya da ruhumun arkasından dökülen ağıtlar sadece. ne katar ki ???



biliyor musun mevlananın bir sözü vardır: aklınla sevme akıl gider unutur. kalbinle sevme çünkü bir gün duracak ve sevemeyecek. ruhunla sev...ruhunla sev ki aşkın sonsuzluğua ulaşsın.(tam böyle olmayabilir ama sonuç bu) işte ben onu ruhumla sevdim be arkadaş. o da bunu biliyor. ruhum her an onunla ki...belki bir gün ruhuma eşlik etme kararı alır ve çıkagelir. ne zaman olacağı umurumda değil inan bana, hoş bu olmayacak eminim...


bugün ilk defa ciddi ciddi eroin,kokain veya benzerini düşündüm. bir arkadaşım var ne zaman istersem getirebilecek durumda. her detayı öğrendim filan. bilgilerim vardı da iyice genişlettim. milletin yorumlarını okudum filan. kullanan arkadaşlarım da vardı onları düşündüm filan. saçma sapan şeyler işte. alkol yetmiyor artık diye....
ama yok yok bu yol seçeneğim var ama galiba böyle bir şey yapmam ben.di mi?



bir de şeyi çok düşündüm. plan yapmayı ve yaptım. öncelikle (ocakta finaller var da) şubatta dövme işini kesin halledeceğim. ilk dövmemi yaptıracağım gelecekte pişman olursam da umurumda değil. sonra yemek yapmayı öğrencem. italyan mutfağı filan. hani filmlerde yakışıklı eleman kızı yemek yaparken tavlar yaaa. ben de yapacam anasını satayım. ne eksiğim var? sadece yemek yapmayı bilmek. ayrıca motor ehliyeti alacağım ve para biriktirmeye de başlayacağım. her gece ankara sokaklarında deli gibi süreceğim. gündüz yok sadece gece boş sokaklarda sür keyfine bak hesabı. gece de değil aslında:D sabaha karşı demek daha doğru olur.

işte böyle iki yol var bu 2010 da ölmüş ruhum,yaşayan bedenim için... böyle kopuk kopuk bi karakterim var. ya öl ya umutla yaşa. ne yapacağım gerçekten bilmiyorum. bugüne dek tek planlarım tutan şey(ler) öğrencilik hayatımda olanlardı. diğer alanların hiç birinde planlarım tutmadı hep olumsuz olanlar oldu. ama bu sefer her iki seçeneği de görüyorum. ve her ikisine de planım var. hazırlıklıyım yani. mesele sadece başlangıcı yaşamakta sonrası benim ellerimde olan bir kuklacılık günleri olacak.

2010 umarım hepiniz mutlu olursunuz.bunu tüm kalbimle istiyorum. turumcum sen de mutlu ol lütfen hayatta en çok istediğim şey. kendi adıma bir şey istemekten vazgeçeli çok oldu ama bu inan sadece senin için değil.

27 Aralık 2009 Pazar

tesadüf


hatırlanması gereken gerçek;
hayatta tesadüf diye bir şey yoktur.
öğrenilmesi gereken gerçek;
aşk koca bir tesadüf oyunudur,
işte bu yaman çelişki yüzünden;
kalplerimiz ateşle acı çekiyor...

26 Aralık 2009 Cumartesi

kırgınım hayat

nilcim son şarkısında ötürü bir site açmış. valla çok beğendim ben. siz de ziyaret edin bence siteyi. http://www.kirildim.com/ sitemiz budur.(ya tam öğrenemedim blog işlerni kusura bakmayın.) girdim siteye peki sen neye kırıldın? kısmına yazayım dedim. olmadı yazdım yazdım yolla dedim nedense çıkmadı yazı. ben de a.q. dedim benim blog var o ne güne duruyor dedim.:D


ben aşk hikayemi çok erken okudum
başroldeki kızla yanlış zamanda tanıştım.
ve anladım o benim hayatım olacak kız.
torunlarıma büyük aşkımızı anlatacağım melek.
sonsuza kadar mutlu edeceğim yegane seraphin.
böyle dedim kendime hiç bir şeye inanmadığım
kadar buna inanarak.
her zerremde bunu hissettim.
ona sevgimi anlatabildim.
ama ne yaptıysam olmadı beni sevmedi.
nazımın sözleriyle hayatı ıskaladım ben.
üzülüyor insan haliyle.
beni asıl kıran onun mutsuz olması.
bi tek onun mutlu olmasını istiyorum.
belki o zaman bir umutla ben de huzuru bulabilirim.
en azından huzur!

24 Aralık 2009 Perşembe

uzak ihtimal

hayata acımasız bir oyunla başladık hepimiz
birer birer kalibmizde delikle doğduk
öyle bir delik ki hepimizi mutsuz ediyor
mutlu olmak için
tek çare var
o deliği doldurmak
bir kadının son aşkı ile
ve öyle bir oyun ki bu
çok azımız zafere ulaşabileceğiz
her birimiz rakibiz
ve kadınlar oyundan daha acımasız
zayıflıklarımızla alay etmekten zevk alıyorlar
kalbimizdeki delikte öyle acı veriyor ki
mantık denen şey bize
sadece sözlükteki bir kelime oluyor
ne yazık ki kadınların merhametine ihtiyacımız var
o delik bu merhametle kapanacak ki
bizler mutlu olabileceğiz....
kısacası işimiz Allaha kaldı

uzak ihtimal

23 Aralık 2009 Çarşamba

düne not

bugün içmedim. sağlıklı bir kafa var şu an. ve dün yazdıklarıma bir bakayım dedim. çok güldüm arkadaş eminim sende gülmüşsündür. rezalet bir yazı hayatımda daha kötü yazmış olamam. ama o rüyayı da anlatabileceğime inanmıyorum(zaten dün hangi düşünce ile anlattım o rüyayı tanrı bilir) bu yüzden yazıda hiç bir düzeltme yapmayacağım. saçma sapan bir anlatımla,bir çok hata ile dursun. zaten milyonlar okumuyor ya :D
hadi tekrar tekrar oku ve gül bolca. bu sana bi iyilik olsun arkadaş:D

22 Aralık 2009 Salı

en güzel rüyam


herkesin hayatında öyle ya da böyle değerli olan en güzel olan bir şey(ler) vardır.gerçek rüya farketmez ama vardır.
benim de bir rüyam var en güzel rüyam.
arada sıra görme şansına eriştiğim bir rüya.
ama tabi her defasında silinmeler oluyor içinde.ben size ilk halini anlatacağım en güzel rüyamın.
kısa olabilir.ama inanın çok uzun sürmüştü.

rüyamda bağdaş kurmuş oturuyordum,içkimden son yudumu almıştım.havaya baktım kapkaranlıktı.ne yıldız ne de ay vardı.sadece karanlık ve yıldırımlar.etrafı da göremiyordum. yıldırımlar durmadan düşüyordu. ama yağmur hiç yoktu bir damla bile.
biraz böyle geçti zaman içim ürperdi bol miktarda. sonra yıldırımlar son buldu karanlık aydınlandı. artık etrafı görebiliyordum.bir tepe ya da dağ işte yüksek bi yer ne haltsa onun en üst noktasında oturuyordum.
galiba tepe demeli çünkü böyle dağın zirve noktası gibi değil de uzunca bir çizgi halinde yol ama zirve.tarifi bile zor ama bu rüya sonuçta.sadece bir oturmalık upuzun bir şerit ve aşağıya doğru uzanan bir sonsuzluk. bu tepe sonsuzdu aşağısı yoktu. ve aydınlıkta bu aşağıya doğru olan yolun sanki savaştan çıkmış gibi olduğunu görüyordum her yer yıkık dökük. ama işin güzel yanı burası mükemmeldi. her yer yıkık dökükdü ama öyle bir yeşil zeminin üstündeydi ki hayran olmamak elde değildi.

sonra soluma bakıyorum rüyamda. ve onu görüyorum. turuncu saçları rüzgarda savruluyordu. melek yüzünden üzgün olduğunu anlayabiliyordum. aramızda inanılmaz bir mesafe vardı uzaktık birbirimize. ama her detayı görebiliyordum ben(hayatımızda böyle görmesem bile her şeyini biliyorum,bu durum konuştuğumuz zamnlarda onu çok şaşırtıyordu) o da bana bakıyor. ve rüyamda zaman geçtikçe birbirmize yaklaşıyoruz. ve en sonunda yanyana geliyoruz.

burası çok güzel diyor. bense cevap vermiyorum. yanıma geldi ya dünyanın en mutlu adamıyım. ona sarılıyorum. saçını kokluyorum boynunu öpüyorum ve tekrar tekrar onu deli gibi kokluyorum. sakince ama çok içten. ve rüyayı güzel kılan şu kokusunu gerçekten hissediyorum. ciğerlerimde direk hissediyorum. gerçekte olamayacak kadar iyi. size yemin ederim bu rüyamda onun kokusu direk ciğerlerimde oluyor. kalp atışım hızlanıyor. inanılmaz geldi bu durum bana. sonra kokusunu ben çektikçe kafasını omzuma koyuyor, sen başkasın ,seni üzmekten nefret ediyorum, korkuyorum bütün üzgünlüğüm seni üzmek, tek amacım mutlu olmak ama nasıl bilmiyorum diyor ve uyanıyorum.

bazen keşke ilk gördüğüm gün hiç uyanmasaydım diyorum ve bazen ne şans ki tekrar görüyorum.
bu rüyayı onu 1 hafta hiç görmediğim hiç telefonlaşmadığım bir zaman gördüm. bir daha konuşmama kararı almıştık hesapta(ben sırf o mutlu olsun diye bu karara eyvallah demiştim)ve sabah uyanır uyanmaz(ki normalde öğleden önce uyanmam) onu aradım. üniversitelerin ilk günü idi. telefonunu kaybetmiş unutmuş, tanımadık biri açmıştı.(aslında sadece çaldırmaktı amacım ama ilk çalışta açıldı tel-her zaman ikinci çalışta açar teli huy gibi bişe herkese karşı-)öyle olunca konuştum ismini verdim teli açana, okul yönetimine teli vermesini söyledim. yarım-bir saat sonra o aradı. inanılmaz heyacanlandım(siz de bilin ben de heyacan duygusu yoktur emin olun hissetmem bunu sadece onun yanında ya da sesini duyunca ya da msj atınca) saol bitanem dedi telefonu kaybetmiştim sen olmasan bulamazdım belki dedi. ama şaşırdım dedi. ben anlattım neden aradığımı o sormadan. rüyayı her detayı ile anlattım. dersine girmedi bu yüzden. çok güzel bir rüyamış dedi çok şaşırdı keşke bende aynı rüyayı görsem dedi.(burdan iki anlam çıkar ama ben iyi olanı çıkarttım diyim arkadaş)sesi iyi idi. üzgündün turuncum dedim. o da haklısın rüya da doğru dedi. ve bana o hafta inanılmaz iyi davrandı. görüşmemiştik yüzyüze ama her gün telefonlaşıyorduk. her şeyini anında söylüyordu. ekmek almaya çıksa dahi söylüyordu filan. o bile beni mutlu ediyordu. ona seni seviyorum dediğimde karşılık vermesini deli gibi istememe rağmen utanıyorum bitanem, sevgin çok yüce ama... demesi bile mutlu ediyordu beni.böyle bir şey işte. bazılarına aptallık gibi geliyor bu durum. ama aklımla hareket etmeyi ben onu tanıdığım gün bırakmıştım ki....

of of artık sadece bu rüya ve benzerlerinde kokusunu ciğerlerimde hissediyorum. deli gibi onu özlüyorum.
ve çaresi yok bu özlemimin hayatım boyunca sürecek bu belli.....

20 Aralık 2009 Pazar

aforizma


hepimiz birer savaşcıyız,
boyalarımızı sürmüşüz yüzümüze,
yerlerimizi almışız doğumumuzla,
karanlık bir dünyada.
ve düşmanımız ise sonsuzluk,
mücadele ediyoruz
sonsuzluğun kirlemiş bedeni ile.
yazıklar olsun ki,
kaybediyoruz teker teker,
her şeyimizi verdğimiz savaşı.
çünkü sonsuzluk güçlü,
ve olabildiğince acımasız,
bizler de bi o kadar aciz,
ve cesaretsiz.
kısacası
vakit kaybetmeden,
kendimizden bir şeyler kaybediyoruz:
sevgimizi, inancımızı, doğruluğumuzu...
bizi biz yapan her şeyimizi,
her nesil ile insanlığımız sonsuzlukta yitiyor...
ve geriye hiç bir şey kalmadığı gün,
olacaktır kıyametin geldiği son gün!

çünkü


neden bu kadar içiyorsun diyenlere
benimkisi sadece bir intihar

17 Aralık 2009 Perşembe

benden çok uzakta,başkalarına çok yakınken

ben kendimden geçmişken
seni her anımda ararken
ankarayı deli gibi bilirken
kaybolmuşum zamanın uçurumlarında
sen yokken....



w.shakespeare in sonelernden bi alıntı başlık devamı benden:D

bugün ya da dün ne haltsa işte hacettepeye gittim. kuzenim ve kankamın arkeoda olan sınıfına girdim kafeleri gezdim filan. güzel okul valla. kankamların ders sıkıcı idi ama arkeoyu siyasetle bağdaştırmaya başlayınca hocaları ders keyiflendi kanımca:D
hiç uyumadan gittim oraya biraz işkence vari bi gündü,bir de ondan öncesi de çok yorucu bir gündü ve içmiştim o şekilde gidince bir gün uyumamak zor oluyor gibi geldi bana...

neyse dersin sıkıcı olduğu anlarda önümde duran kağıda karaladıklarım...

alacakaranlık bir yolda
deli cesareit ile yürümektir aşk
her bitmeyen gecede
göndüzü aramaktır aşk

işte böyle arkadaş...böyle geçti zamanım. ha bir de bu aralar gece ismine kafayı taktım ilerde bir çocuğum olursa, gece ismini vermeyi çok istiyorum bakalım fikrim değişecek mi???

15 Aralık 2009 Salı

?.,.,.?



sonsuza kadar sevebileceğin,
gençlikte ve yaşlılıkta,
doğumda ve ölümde,
gerçekte ve rüyada
senle yaşayacak kadını bulmak...
bunu adın gibi bilip,
tüm benliğinde hissetmek,
ve onu elde edememek...
böyle bir hayat düşünebilir misin?
bu şekilde nasıl mutlu olur insan?
nasıl bir daha sevebilir ki?
nasıl yaşayabilir ki?
bir daha yaşayacağı tüm ilişikiler
yalan olmaz mı?
seni seviyorumu her deyişte
ve ya her öpücükte
koca bir yalanı yaşamak nasıl bir his?
düşünsene!...
her gece yalanla yatmak,
her güneşe yalanla merhaba demek...
iğrenç değil mi?
işte benim her yudumumda hissettiğim duygu
tek kelime ile iğrenç olarak tarifse
ne manası var nefesin?
ve ya umut etmenin?
hele bir de umudun hançer olduğuna inanıyorsan...
her defasında vucudunda acılar hissediyorsan...
işte bu zamanlar,
ölüm hayattan daha manalı oluyor
en azından bir umut ile hayal...

14 Aralık 2009 Pazartesi

13 Aralık 2009 Pazar

kumar hakkında vaaz

kumar!
adı bile çekici değil mi?
bazıları günah diye kaçınmaya çalışır,
bazıları adını her duyduğunda koşar.
kazananlar olur,
ve tabi kaybedenler,
ama aralarında fark yoktur,
ikisi de aynı hazzı alır.
en büyük kumar ise aşktır,
öyle büyük bir kumardır ki,
herkesi kendine çeker.
günah diye kaçınanları da,
kumar diye sevenleri de,
kazananları da,kaybedenleri de...
hem de riski çok fazla olmasına rağmen.
öyle bir risk alır ki kumarbazların her biri,
ya sonsuza kadar mutluluğu yakalar,
ya da sonsuza kadar mutsuzluğu.
ve ne yazıktır ki oyundan kaçma şansın yoktur.
yoksa mutsuzluğu peşinen kabul etmişsindir!!
ben de oynadım bu kumarı,
ben de herkes gibi kumarbazın tekiyim...
ve yine ne yazık ki
kaybettim!
sonsuza kadar mutsuzluk...
teselli armağını da yok!

aşk ve ölüm meleğim
ikimiz de mutsuz
ne yapmıştık ki
biz sadece mutluluğu
mutluluğa sarılmayı istemiştik
birbirmize kaç defa
sadece mutlu olmak istiyoruz dedik?
peki sonuç....
onu hala sevdiğimden habersiz
ve duydum ki o da mutsuz
(işte beni deli gibi üzen bu be arkadaş
gitmem bir işe yaramamış
köpek gibi sadık olmam bir halta yaramamış)

12 Aralık 2009 Cumartesi

dün yarın bugün gün(ler) ve tarif




of ya arkadaş günler çorba oldu,birbirine girdi:S şu an bir günün devamı mı yeni bir gün mü bilemiyorum. son yazımda demiştim ya 1 de arkadalarla buluşacağım diye içiceğiz diye. 3 de de olsa buluştuk,içmeye gittik güzel bir barda. biraya dayandım valla. kankamı da özlemişim onun dışında gelen iki arkadaşımız daha vardı... sonra bir yıldır görüşemediğim bir arkadaş vardı ha bir de renkli bir kız daha vardı:D onların arkadaşı idi tanıştık aa bir de o kızın arkadaşı vardı. içmenin güzel yanları diye kitap yazarsak başa yeni insanlar gelir heralde:D böyle bir ortamda içtik herkes eğlendi galiba sohbet hoştu. akşama kadar bardaydık ama sohbet,sohbet,sohbet...


ilginç bir an, renkli arkadaşın masamızda kızlıktan kadınlığa terfi kararını kesin olarak alması oldu!!! ben de onun menejeri olucağım bayaa sordu kızlık kaçtan gider diye:D tabi şaka bunlar ama verir heralde yakın zamanda hayırlı olsun turşusunu kuracak değil ya!ha bir de wiliam shakespearenin sonelerini aldım severim adamı:D

herkesi çok özlemişim ya. bu arada durmadan aklıma da o geldi arada(hoş hiç çıktığı yok o ayrı!) üzüldüm...daha çok içme ihtiyacı duydum,kızdım kendime.herkesin ortasında üzülmeyi sevmem de, sonuçta evde tek başıma bolca zamanım oluyor.
akşam 9-10 gibi eve geldim(erken farkettim) yattım hemen yorgundum bir baktım 3 de uyanmış bulundum sonra 7 e kadar uyuyamadım ve pes ederek vazgeçtim uykudan.



ne yapayım derken blog için müzik olayını araştırdım uzun uğraşlar sonunda halletmiş bulundum. sevindim valla. şarkılar zaten hazırdı, zaho je te promets en yeni dinlediğim şarkıdır ve çok sevdim. fransızca olmasının etkisi çok yüksek tabi.burada onur kardeşime teşekkür ederim, taaa karadeniz t.ü.den bana şarkı yardımında bulundu. müzik zevkine güvenirim ve beni yanıltmadı.

neyse başlığa geçelim günler böyle çorba oldu,bunu anlatmak istemiştim. ha bir de tarif var:D

işte tarifim: anlık mutlu olma adını verelim
malzemeler- bir şişe kırmızı şarap(kaliteli olursa güzel olur)
benim şarkı listemden benjamin nin şarkısı so cold(akustik tercihtir)
yağmurlu/karlı bir gün
ve çok kalın giyinmemek:D

olay şu şarabımızı açıyoruz,mp3 çalarımızla yola çıkıyoruz ve sokakta yürümeye başlıyoruz(yer sorun değil) şarkımız so cold da çalıyor onu dinleyip şarabımızı içiyoruz. yağmur/kar altında üşüyoruz:D

ilk bakışta hastalanma tarifi gibi görünse de gerçekten çok güzel bir mutluluk anı yaşanıyor. ben açıkcası bunu gece 2-3 gibi yapmayı çok severim. boş ankara sokaklarında yürümek tabi tehlike ihtimali var ama genelde ankarada çok bir şey olmaz.(semtine göre değişir) bomboş sokaklarda yürümek,içmek,düşünmek...:D

hadi arkadaş öptüm gözlerinden:D ben kaçtım daha bolca kitap okumam lazım,akşam halı saha var.sağlıklı bir gün olacak:D

11 Aralık 2009 Cuma

sarhoşluk yorgunluk

bu hafta bir şeyi farkettim. içkinin ayarını kaçırınca erkenden kalkıyorum örneğin dün blog yazdıktan sonra içmeye devam ettim, 6 da yattım ve 10 da kalkıverdim. normalde bi yere yetişmem dahi gerekse geç kalkıp paldır küldür hazırlanan bir insan ben, içkiyi fazla içince erkenden kalkıyorum ve uykum yine yatmam saati olan 4 olmadan gelmiyor,böyleyece de bu yazılıveriyor.

sarhoşluk güzel şey be arkadaşım. seviyorum valla evde de votka stok var:D daha ne olsun bir şişe absoulut bitti sayılır az kaldı o da şimdi gidiyor merak etme. bi tane daha abso var ama onu arkadaşla patlatcaz.(abso dışı tekel votkalar var ama absonunu yerini tutar mı ki?) buna üzüldüm biliyor musun ama ne var ki söz sözdür. neyseki birazdan yatacağım,12 de kalkıcağım ve içmeye gideceğim o yüzden sorun yok.
kankam sıla ile buluşacağım.kendisi benim hayatımdaki marla olur.ve gerçek bir marladan bahsediyoruz:d abartı yok siz de tanısanız marla derdiniz eminim hem de kim olursanız olun. ama buranın konusu kankam değil ona tekrar döneriz bir başka gece. bir şey itiraf edeyim bari! özlemişim kankamı,onunla içmeyi....


yubbi!

ne demiştim sarhoşluk güzel şey seviyorum içmeyi,derde de ihtiyaç yok valla. bak içmesem yazmazdım en azından öyle bir yararı var.

p.s: marla singera devam edecektim ama uzunca bir yazıdan vazgeçtim.
küçük bir ek lazım.:D ibrahim tatlıses bile marla olabilir ama o olamaz.

10 Aralık 2009 Perşembe

MARLA SİNGER




Aslında ilk konunun bu olması çok saçma. marla singer. fihgt club filmini çok sevmeme rağmen bu konu hakkında yazma ihtiyacım yoktu,düşünmüyordum bile. ta ki eskiden çok sevdiğim ve hala sevdiğim ve de seveceğim insanın facede marla singerın sayfasına keşke senin gibi olsam diye yazdığını görünceye kadar. bunu bilmiyor değildim tabi ki onun hakkında her şeyi biliyorum ben. zaten bu yüzden yazıyorum bunu. alakası olmadığı,herhangi bir noktacıkta bile kesişmediği biri olmayı ciddi anlamda istemesi ve olamayacak olduğunu bilmem.

marlanın bir kaç cümlesi---

Prezervatif: neslimizin kristal ayakkabısı... Onu takıp bir yabancıyla karşılaşıyorsun. Bütün gece dans edip sonra atıyorsun...
Anaokulundan beri böyle sevişmemiştim...
...Bilmem öylemi aslında benim daha çok hakkım var senin hala testislerin var öyle değil mi ?

evliliğe önem veren birinin söyleyeceği sözler değil galiba.

Kendimi iyi hissetmek için bir cenaze evinde çalışıyordum, sırf nefes alıp vermekte oluşuma sevinmek için…”)

ya da hayatı istediği gibi yaşayan birinin diyeceiği bir söz de bu değil.

şu an içimde sinir var. marlayı da çok severim marla gibi olmak isteyen kıza aşığım ama şu an kızgınım. belki bana yaptıklarının etkisi var fakat marla ümitsiz ve isyankar biri iken içinde kocaman bir dünya barındıran birisinin onun gibi olmaya özenmesini anlamıyorum. ya da sadece onu tanıyorum diyorum aralarında bir bağ yok diyorum ama kendisi o olmak istiyor demek ki arada bir yakınlık kuruyor ben bunu mu göremiyorum? belki de sadece kendime bu yüzden kızıyorum ne dersin blog???