28 Ağustos 2016 Pazar

horoz

kendimi horoza benzetiyorum bazen. sırf  erkek diye horoz. yoksa tavuk da diyebiliriz. uzatmazsak lafın kısası:
çünkü kanatları var ama uçamıyorlar.

bunlar nasıl oldu.

bunlar nasıl oldu ? bir yandan soracaklarımı bile bilmiyorum aslında.
yaşamayı doğru öğrenemedim herhalde.

umutsuz.

ve başıma gelenlerin gidenlerin nasıl olduğunu bile bilmiyorum. bir yerde ciddi kopukluk var. hafıza kaybı gibi.

hayatıma bir kız giriyor. çok güzel hayal edebileceğim her şeyden iyi. ruhu temiz. ve bana aşık. neden ?
bu kızın suçu neydi ?

biz bu kızla evliyiz.

sonra bir iş geliyor. iyi parası ve şartları var. ama bu iş ruhumu sömürüyor. para benim için en önemsiz şey. değer verdiğim tüm metaların önemsizliğin farkında yaşıyorum. ama kazanıyor ve harcıyorum. bilinçsiz boşlu ve ya kölelik hali benimkisi. sonra anne ve baba bizle yaşıyorum. bir yandan onlardan da sorumlusun.

hayatı planladığım kısımlar vardı ise asla böyle planlamadığıma eminim. bir yandan mutluyum da vazgeçemiyorum ama.... aması bilinmez.

çaresiz hissetme durumu bu.

hayatın geliş gidişleri.

hayat bizi her zaman pompalıyor. ama asla boşalmıyor.

düşün

düşün ki bir kadın ona olan aşkı olmadan yapamam diye üniversiteyi bırakacak kadar romantik. diğeri de gelişimea  açık bir odun. bu çiftin çocuğusun. ve sunabildikleri seni hayata hazırlarken hep kırılmış-kırık-broken. nasıl normal olsun bu senin hayatın. ve sen de çocuk yapabilir misin bu durumda? yapmaman lazım. baba olmaman lazım. çocuğum eğer doğarsan senden şimdiden özür diliyorum. annem ve babamın bana yaptığı ihaneti ben de sana yapıyorum.

aile

bir insan ailesine sırf onu doğurdukları için nefret duyabilir mi ?

baba-ruh-oğul

babanın yaşanmışlıklarının oğlunu büyütürken ona geçmesi ne kadar da büyük bir kayıp. onun hayatı başlarda bitmiş olabilir. erken ölümler, maddi kayıplar. ona rağmen bir aşk. ve onunla gelen çocuk. ama hayat kurtuluşu görmeni zorlaştıran bir opsiyondur sadece. opsiyonu kullanan hep allahtır,evrendir vb.dir. sen devam edensindir sadece. işte bu gerçekle babanın oğluna vereceği şeyler olumsuzluklar toplamı oluyor. çocuk da her şeye sahip olsa dahi ruhu yaralanmış olarak büyüyor.

akış 2

sonra kitap okumaya başlıyorsun ve bu arada diğer çalışanlar da geliyor sırayla. işte Özlem hanım/ Ö büyük h küçük/ işte Kemal bey/K büyük b küçük/ işte geçici gelen adam ve kadın, belki Hatice hanım/H büyük h küçük/ ve Emrah bey,Yadigar hanım./E ve Y büyük b ve h küçük/ sen her ne kadar sadece kitap okusan da iş dünyası kibarlığı altında günaydınlaşmalar. Yadigar hanımın tapuk sesleri ofiste, her yerde. sonra biraz sessizlik. kitaba daha bir konsantresin. bir on sayfa okuyorsun. karşı tarafında iki meslektaşın ve müdür bir şeyler konuşuyor. telefon çalıyor. açıyorsun. salağın teki bir kaç soruda ve ya bir bey hanım istiyor. karar veriyorsun. soruları cevaplayıp azarlarca kapatıyorsun telefonu.

intihar çıkmazı

herkes için geçerli intihar sebepleri varmış. yani ben de olsam intihar ederim ve ya haklı ya çok üzücü gibi tepkiler verme sebepleri. atıyorum tecavüz mağdurluğu vb dışında intihar sebepleri tanımayan bir toplumuz. şuna sahip buna sahip yine de intihar mı salak ? aptal ? başına ne gelmiş. her şey yolunda. ya da derdi bu muydu ? pes etmiş, güçsüz.

GÜÇSÜZ ?

ne kadar zalimce bir yorum. her yerde güçlü olmalıyız,ilerlemeye devam etmeliyiz mottoları. edemeyenler ise ezik ?
bazılarımız her şeye rağmen, belki ruhen belki fiziken sizin kadar güçlü değil işte. ve bu sebeple bile olsa intihar eden birini en azından öldükten sonra kötülemeyin, hor görmeyin. sadece susun. anlamaya çalışmayın. aklınız bu olayı alamayabilir çünkü. çözümsüz kalabilirsiniz. ve bu durumda sadece güçsüz, salak gibi basit kelimelere sığınıyorsunuz.
her doğum nasıl özelse her intihar da özeldir.
bunu anlamak zorunda değilsiniz, nasıl dünyaya neden geldiğinizi halen anlamadıysanız.

profi

blog profil yazımı okudum da gülümsedim.
başlık pusudaki pantere selam.

7 Ağustos 2016 Pazar

akış 1

uyanıyorsun. yine mi uyandım diye soruyorsun. boşluğa. sonra sağına bakıyorsun. O, orada. bebek gibi. çok güzel diye düşünüyorsun. banyoya geçip elini yüzünü yıkıyorsun. düşüncelerin gidiyor. diş fırçalama. ferahlama hissi. odaya dönüp deodorantı koltuk altlarına sıkıyorsun. giyinmeye başlıyorsun. 10 dakika bitmiş oluyor. koridora girip evden çıkıyorsun. asansöre binip aşağıdasın. dolmuşa yetişme. senin gibi sabah işe giden veya okula giden ama hep aynı yüzlerle. yarı uyanık geçirdiğin dolmuş yolculuğu sonunda limanda iniyorsun. sabah kahvaltın için bir simit alıyorsun. simitçi güleryüzlü ve senden daha mutlu olmayı bilen biri. birbirinizi allaha emanet ediyorsunuz. sen allaha inanmasan da bu emanet işi seni sevindiriyor. ve her zamanki gibi işe 20 dakika geç gelmişsin. ama yine de dairende işe ilk gelenlerdensin. bilgisayarın(ne kadar sevimsiz bir kelime) başına geçiyorsun. açıyorsun. şifreleri girip programlarını açıyorsun. sonra bir es verip simitini dört parçaya bölüyorsun. bu arada ilk günaydın geliyor. muhtemelen , her gün işe senden  daha erken gelen Erkan bey. /E BÜYÜK b küçük/ sen de ona günaydın deyip sabahın ilk işlerini halletmeye başlıyorsun. bir yandan da böldüğün simitleri yemektesin. ilk işi ve simit yeme meselesini paralel bir şekilde bitiriyorsun.