19 Eylül 2011 Pazartesi

çılgın aşk

yaz düşerken okulun bahçesinden geçen kadın
ayaklarının ucunda yürüyordu
umutsuzluk gözlerimden bulutlara akıyordu
ve bir el çantasında benim düşüm olan toprak vardı
ki sadece tanrının vaftiz anası koklamıştır onu
uyuşukluklar tüm benliği ile ciğerlerimde yayılıyordu
doğuştan körebe köpekte
iyiliklerin ve kötülüklerin geldiği yer
genç kadın onlar tarafından dolaylı ve sadecekötü bir biçimde görülebilirdi
ve
ben o grek ateşini görüyordum
ya da düşünce dediğimiz siyah fon üzerindeki beyez eğriyi
masumluk onda doğuyordu çevresine ise balo veriyordu
arşınladığımız tüm karanada
ve güneş batmıyordu her rengiyle dalgalanan saçlarında
ve güneş sadece doğuyordu ona bakan gözlerimde
gölgesiz kadın diz çöktü karsa
artık dünya eski dünya değildi
posta güvercinlerinin yardım öpücükleri yoktu
aklımda güzelliği akıyordu göğüslerine
bakmaktan yüzümde kırmızı elma yetiştiren
karanada da kız kulesi doğuyordu deniziyle
ve pencereleri samanyoluna bakıyordu
ama ansızın gelenler yüzünden delirmeye yüz tutuyordum
hayallerimin gibi yüzüyor sanki
ve aşkta ilk seni seviyorumu söyleyemeyişimi
kaderimizi kurban edecek kadar içselleştiriyor kadınım
bense andre breton gibi
duygusal gücün oyuncağı oluyorum
ama güneş yanıksız teninden çiçek kokuları
bir akşam kalabalığın yanında
sevgiyle
hoşgeldin léonum dediği anda...


andré breton'un çılgın aşk kitabından ayçiçeği şiirinin çoğuluk ve düzeni aynı olmakla beraber bazı imgelerle kendimce yorumlanmış hali. kendimden kendim için kendime.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder