30 Ocak 2011 Pazar

biliyor musun?

biliyor musun? kendinden nefret etmek çok meşegatli(yazım yanlışsa afola)bir iş. gerçekten. samimiyim. biliyorum çünkü ben. nefret ediyorum çünkü bendeniz kendimden.
gün çok yavaş geçer mesala.

sabah kalkarsın yine mi yaşıyorum dersin kendine. hani uykumda ölecektim ben dersin.

gidersin banyoya elini yüzünü yıkmaya, aynaya bakarsın ister istemez. sonra farkedersin ki kendi lanet yüzünü görmemek için o aynayı kaldırmışsındır. duvarda sadece izi vardır aynanın. bir an gülümsersin. kendinden nefret etmenin gülümsemesidir bu da. dudaklar hafif yana kayar o kadar. zorakidir ne de olsa. çünkü aslında ağlamak istersin daha sabahın köründe. ama yok ağlayamazsın. izin vermez gözlerin sana. belki o zaman insani bir duygudan dolayı kendini seversin diye düşünürler.
gözlerin bile seni sevmez,hem de böyle bir duygu yaşama durumu yokken. aslında sadece karşında olması gereken bir prensesi sevecek olmakla görevliyken. ellerine bile bakarken nefretle bakar o senin olan gözler. hele bir de o eller gözlerinden çok beğenildiyse bir çok gereksiz tarafından
sorma gitsin bu nefreti.
ellerin de boş durmaz aslında.
bazen gözünü oymaya kalkar. vucudun kontrol dışı hareket eder anlayacağın.


daha bak sadece sabahtayız,aynanın(ki yok aslında)karşısındayız.ama yazı nerelere geldi.
ayrıca kendinden nefret etmek dostum,çok da yorucu bir iş. eğer bir insan gün içinde 10 yoruluyorsa sendeniz, bu durumda, 10kere10 yorulursun.
öğlen olur, yemek yersin, tadı almazsın, belki sadece acı tatları alırsın ve ne şanstır ki sen aslında acıyı sevmezsin, çünkü dilin senden nefret eder,ağla ister, gözün ağlatmaz ve bu ikilemde kalırsın.göz ve dilse birbirlerine şarkılar armağan eder.

kalbinse en büyük düşmanındır zaten. nefretin doğduğu yer. sen ananin karnından tam 9 ayda doğarken, bu nefret senin kalbinde erken doğumla gelir yerleşir senin evreninin merkezine.
ve öyle bir kalptir ki bu senden nefret etmesine rağmen,sen sadece nefret duygusu üretebilir bu kalp derken, gider kızın tekine deli gibi sevi besler. ama yegane amacından şaşmamıştır aslında kalp. yani bir anlık sanrıyla sevginin hoş denizine bırakırsın ya kendini,iyi hissedersin ya kendini...
işte o zaman tuzağına düşmüşsündür kalbinin. çünkü o deniz öyle bir deniz ki ucu bucağı yok,kimsecikler yok,yaşam yok,balıklar bile yok,seni yemeesinden korkacağın köpek balığı bile yok. en kötüsü ise sevgiye karşılık yok. kısaca hayat yok ama ölüm de yok.
öğlen biter akşam biter gece biter yatarsın bugün bu denizde öleceğim dersin. ama yok ölmezsin.devam eder her şey.yine aynaya bakmaya -ki aslında o ayna yoktu- unutma!ve bir yazı yazarsın nefret etmekle ilgili
onu bile beceremezsin
kopuk olur yazı
kendi nefretinle beyninde,kalbinden,ellerinden,dilinden,gözünden nasıl kopuksan yazdığın yazı da kopuk olur.
kendinden benim diye bahsetmekten bile korkarsın
çünkü kendini yazmaya layik görmezsin.
ve yazıda aşkın nefrete bağlılığını anlatmak istersin
ama tembelliğinden burada yazıyı bitirirsin
en sonunda neden böyle yaptım diye kendinden nefret edersin.:)

sevgilerimle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder