22 Şubat 2011 Salı

kopyala yapıştır bu

Behzat Ç. müptelasıyım... [Serdar Akinan Yazdı]

Ne buluyorum bu anti-kahramanda? ...'Kaybettiğimin' Ankara'sı bu değil ki!... Hatta tersi...
'Behzat Ç. Ankara'dır...' demiş Murat Sevinç. Enfes bir yazı...
(...)
Behzat, dışlanmışlığın kendisi ve sorunlarına, hırçınlığına, küfürbazlığına, çirkinliğine rağmen, inatla iyi adam.
Uyandırdığı kızgınlığın hemen ardından hüznü de yaşatıyor insana; eninde sonunda sevdiriyor kendisini, Ankara gibi.
Gökçek'in oynasın diye oğluna aldığı takımı değil, Alkaralar'ı seçmiş taraftarlık için. Hiç tanımadığı bir ODTÜ'lü öğrencinin yanında yaşamasına izin veriyor ve üstelik soru bile sormadan, koruyup kolluyor; pavyonda şarkı söyleyeni kolladığı gibi. Uzun repliklere, ağdalı sözlere tenezzül etmediği gibi kendini beğendirme kaygısı da yok; ister sev ister sevme, umurunda değil. Ama Bahar'ı seviyor ve onunla mutsuzluğa razı, sevdiğini de mutsuz etmeye. Poz yapmıyor; sürekli kendisini anlatmıyor başkalarına, acılarından söz etmiyor. Her ne yaşıyorsa, biz onun yüzündeki çizgiden, bira şişesini tutuşundan ya da pek nadir utangaç gülümsemesinden anlıyoruz; uzun uzun anlatıp bizi sıkmıyor, kendisiyle meşgul etmiyor insanları. Bu yüzden de herkes onunla meşgul olmanın kıymetini biliyor; Behzat'ın değeri, kibirlenecek bir şeyi olmamasında.
Behzat Ç., Ankara'nın ta kendisi. Çirkinliğiyle, sertliğiyle, hırçınlığıyla, griliğiyle, kollayıcılığıyla, mahcubiyeti ve içtenliğiyle. Sev ya da sevme ama her ne hissedersen hisset adam gibi yaşa diyor seyredenine; başkasına yük olmadan, ağlayıp zırlamadan, şikayet etmeden. Çirkinsen çirkinliğini bil, o çirkinliği sevmeyi öğren; mutlu olur ya da olmazsın, şart değil. Varsın Boğaz olmasın, bir iki siluetten mahrum kal; rakını da o güzelim Asmalımescit'in yeni nesil zontalarıyla içmeyiver. Anı biriktirmek için Kız Kulesi şart mıdır? 'Değil' diyor; ağırbaşlı, serseri, kederli ve içten Behzat!'

(...)
İşte böyle... Ankara, aslında yeni Türkiye'dir.
Kaybedenlerin kulübü; isyanını ağız dolusu küfürde, harbilikte, umarsızlıkta ve içkinlikte buluyor. İkiyüzlülükte, sözüm ona estetikte ve elbette saf mutluluk aranan rafine aşklarda değil...
Hayat, artık biraz da kaybetmektir bize. Romantik mi oldu? Değil...
Realist... Tıpkı, Behzat Ç. ile katil Ercüment Çözen'in aslında ruh ikizi olduğu gerçeği gibi... Arada bir çizgi var. İncecik bir tül... Vicdanda saklı bir tercih.
Kendimize itiraf edemediğimiz ne kadar isyan dolu acı varsa Behzat Ç. bizim yerimize bu acıları sırtlamış karanlıklara yürüyor... Karanlıklardan yürüyor.
İstanbul ona Bizans... Vasat aşk dizilerinin senaristleri enselerinden şehre bakabilse Boğaz'ın sırtlarındaki bu dikenli meyvelerde salkım saçak saklı çirkinlikleri (gerçekleri) görecekler.
Mesela reddedilen bir adam için şu cümleyi korkmadan yazacaklar: 'Mutlu olunacak diye bir kural yok ki, biz de mutsuz olalım; olmaz mı?'


bir kaç gün önce paylaşacaktım yazıya imza atıyorum aynen saygılar :)

5 yorum:

  1. Çok iyi yorumlar duydum bu dizi hakkında kafa insanlardan. Meraklandım.. bugün başlıyım bakalım izlemeye neymiş bu behzat..

    YanıtlaSil
  2. beğeneceğini düşünüyorum diziyi :)

    YanıtlaSil
  3. yaww bende başlicam sayende,merak ediyorum ve seveceğime neredeyse eminim...

    YanıtlaSil
  4. ahaha o zaman yubbi :)
    çok sevindim:)
    ya bi de ben tüm bölümleri izleyemedim biliyor musun:) bi kaç bölüm izleyebildm sadece.tvye zamanım olmuyor.tüm bölümleri yazın izleybilcem.ama cidden abartmıyorum çok güzel:)
    not:ankaralı olmamın etkisi büyük olabilir diziyi beğenmem de :)

    YanıtlaSil
  5. Ankara'da olamamanın da etkisi oluyor bazen.. ='(

    YanıtlaSil