12 Mart 2010 Cuma

ev

sade ev. ne kadar önemlidir her insan için. evin kokusu içeriye her girişinde seni rahatlatır değil mi? benim için aynı durum yok. evimin kokusu yok. ya da evlermin kokusu yok. göçebe olmuş bedenim kendi evlerim arasında. ailem bir orada bir burada.

ev insanı rahatlatır. içine girdiğinde tüm dünyanın dışındasındır. kendine özel bir oda ya da bensen hapistir ama yine de sana özeldir.

ev senindir. kokusuyla başlar rahatlatmaya,elini yüzünü yıkarsın sanki dünyanın kiri akar lavaboya. kir iğreçtir rengi de zaten ona göre siyahla karışmış bir bok böceği yeişilidir.. tabi eğer bir çöp yığınında uyumuşsan yani bir gece sen ben olmuşsan.

ev aslında rüyandır. en şahşalısından amerikan rüyasıdır. bir anne bir baba varsa kardeş veya ler... huzur bulursun sorunlar ne olursa olsun aslında yoktur diyebildiğin yerdir ev. yahutta evde tek sorun sensindir bir anlığına ben oldunsa.bilir misin bir aileyi dağıtan kişinin keş bir baba,rezil bir annenin değil de onların mükemmel olmasına rağmen boktan bir evladın olması nasıl bir duygu? yani ben olmak?

ev evdir işte. duşta çıplaklığının gücünü öğrendiğin evinle uyumlu kokunu hissettiğin ve bu duygulara şükür edebildiğin yerdir. ama bensen kokuşmuş bedeninin iki evin arasında sahipsiz bir fahişe olduğunu düşünebilirsin. hem de erkek halinle. böyle anlarda kendine çok lanet okursun. kafanı kendin sikersin.

evsizim ben. ev diyeceğim bir yer yok. kendimi ait hissettiğim bir yer yok. açıkcası bazen keşke babam dayakçı ayyaş bir adam annem de ezik bir kocakarı ya da kevaşenin teki olsaydı diyorum .belki o zaman kendimi evde hissederdim. benim hak ettiğim yegane evin insanları bu dediklerim işte.

belki cehennette bu dileğim!!cezam olur.


kaygısız papağan leon...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder