29 Ağustos 2010 Pazar

mitolojimiz

bir varmış bir yokmuş...efsanelere inanılmayan,mucizelerin olmadığı düşünülen,tek tanrıya inananların çok olduğu ve ya hiç bir tanrıya inanmayanların olduğu bir zamanda,öyle ki pan'ın,zeus'un,atalente'nin,apollon'un,artemis'in ve nicelerinin adının bile anılmadığı bir çağda geçer anlatacağım bu yakın geçmişteki masal.artık yüce tanrılar ve tanrıçalar ölmüştür ama onların torunlarının torunlarının...torunları dünyada yaşamaya ve tanrısal özelliklerini göstermeye devam etmekteymiş.içlerinden biri aşk tanrıçası aphrodite'nin soyundan gelen güneş renkli séraphinmiş.o da aşk tanrıçasıymış.dünyanın ortasında yaşarmış ve o kadar güzelmiş ki dünyada onun güzelliğini anlatabilecek tek bir varlık dahi yokmuş.onu gören her erkek anında aşık olur onun için her şeyi yapmaya çalışırmış.bu yüzden de dünyadaki her kız tarafından kıskanılırmış.séraphin buna çok üzülürmüş,kendisine aşık olan erkeklerin sadece dış güzelliğine kapıldığını bilirmiş ve de diğer kızların kıskançlığından hiç dost edinemezmiş.çevresindeki tüm arkadaşları da onu içten içe kıskanırmış.tanrıça da olsa gerçek bir dost edinmek onun da hakkı değil midir?erkeklerse hep aynıymış,yakışıklılar,çirkinler,zenginler,fakirler hepsi ama hepsi onun için bir şeyler yaparmış.kimi şiirler,destanlar yazarmış,kimi bir ülkeye başkan,kimi de nobel ödüllü bir bilim adamı olurmuş.olurmuşlar da olurlarmış ama hepsi séraphinin gözünde birmiş.o sadece uzaklaşmak istermiş ve dünyadaki her kızın mutlu olmasını istermiş.böylece en azından kıskançlık duygusunu hissetmekten kurtulacaktı.sahte bir aşk yaşamaktansa,yalnızlığı tercih edermiş.gel zaman git zaman hayatına léon diye biri dahil olmuş.léon da elbette güzelliğinden etkilenmiş ama o da tanrı zeus'un soyundan geldiği için tanrısal büyülerden etkilenmezmiş.içinden séraphin dışı güzel olduğu kadar içi de güzel bir tanrıça ise benim hayatımın eşi olmalı demiş.séraphin'i 'bizler tanrı ve tanrıçayız arada görüşmeli birbirimize dost olmalıyız' diye binbir bahanelerle tanımaya çalışmış.günler geçmiş,aylar geçmiş dış güzelliğine olan hayranlığı gibi iç güzelliğine de her gün aşık olmuş ve bu aşk artmış da artmış.séraphin de onu sevmiş aslında aynı şekilde aşık olmuş.ama léona inanamamış onunda tanrı da olsa diğer erkekler gibi sadece güzelliğine aşık olduğuna inanmış.kendisi aşık da olsa bu ona yetmezmiş,aşkına karşılık istermiş aynı güzellikte.ama öyle değilmiş léon gerçekten ama gerçekten aşıkmış.sonra karar vermiş séraphine istediği hayali vermeye.gitmiş irlanda diye bir ülkeyi kendi toprağı ilan etmiş ve oradaki herkesi göçe zorlamış.zeusun soyundan geldiği için irlanda gibi bir toprak parçası için ne insanlar ne de diğer tanrı ve tanrıçalar ona karşı bir şey dememiş.léon oraya yerleşmiş.önce deniz gören bir alana tahtadan bir ev inşa etmiş.çünkü séraphinin altında elmasta gözü olmadığını onu tanırken öğrenmiş.tahta evi yapmış evin arkasını da sadece orman yapmış.öyle güzel bir görüntüymüş ki orman ve denizin arasında kalan ev,,keşke her birimiz bir kere de olsa orayı görebilseydik.léonun tanrıçası için yapacakları bitmemiş.bu doğal ortama dünyadaki her hayvandan mutlaka bir iki çift getirmiş.kediler,köpekler,aslanlar,yunuslar,papağanlar aklınıza ne gelirse.séraphin de en çok kedileri ve yunusları severmiş.onlardan ise yüzlerce getirmiş,bu güzeller güzeli doğa harikası yere.artık rüyalara yakışır güzellikte aşk evi bitmiş.seraphin'i irlandaya davet etmiş.tanrıçam !beni sevmiyorsun ama sohbetini benden esirgeme evime bir günlüğüne de olsa uğra! diye séraphini gelmeye ikna etmiş.ve o gün bütün irlandayı séraphinle gezip,bol bol sohbet etmişer,gülmüşler ağlamışlar,birbirlerine sevgilerini anlatmışlar.bunun sonunda da séraphin aşkı bulduğunu anlamış.böylece leon ve seraphin sonsuza dek mutlu yaşamışlar.yunuslarla yüze yüze,papağanlarla sohbet ede ede,kucaklarında kedileri severek insanlardan uzakta,kıskançlık nedir unutarak yaşamışlar.üç de çocukları olmuş.onlara da eski tanrılardan isimler vermişler.apollon,artemis ve de en küçükleri
aphrodite.böylece çocukları ile birlikte dünyada sonsuza kadar mutlu olarak yaşamışlar irlandada.:)

işte benim hayatımda anca masallarda güzel olur.bunu turuncumla bugün konuşurken yazdım ya da yazdık işte öyle bir şey:)çocuk isimleri bayaa hoşumuza gitti:)
çok ilginç bir durum var aslında...o yüzden pek ifade edemiyorum ne oldu ne bitti diye.bugün mutluyum hem de çok onu biliyorum sadece.onu görmediğm günlere bir kez daha üzüldüm bir de şeye karar verdik reenkarnasyon denen şey kesinlike var yoksa ona bu kadar aşık olamazdım ben:)babilin inşasında filan aşık olmuş olmam lazım veya o kraliçe arıydı ben de işçi arı ve yine aşık olmuştum dinozorlar döneminde,çağında...

masal denemesi de fena olmadı galiba.
of turuncum of der bitirirm bu yazıyı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder