13 Temmuz 2010 Salı

çok sevdim hep de severim öyle yani:)



merhaba, adım yekteran baymedir. az rastlanan bir isme sahibim.
anlamı,
"baharla birlikte denize düşen ilk yekteran" demektir. dedem koymuş...
ezanla
kulağıma fısıldadıktan sonra infilak ettiğini söylerler.

bu
benim dükkanım ali. ali sayesinde geçinip gidiyorum.
ali'yle
geçirdiğim zamanın dışında genelde nusret'le takılırım. nusret benim
evim.

nusret oldukça pimpirikli ve evhamlı bir tiptir. balkonum
burak'la onu çekiştirmeye bayılırız.
yani irfan'a bayılırız. irfan,
balkon burak'la nusret'i çekiştirmemize verdiğimiz bir isimdir.

sanırım
aklınız karıştı. yani osman oldu. osman olduğu zaman yapılacak tek şey
vardır.
samet... ama samet için de şartlar her zaman uygun
olmayabilir.
zaten uygun olsaydı kenan olmaz mıydı?

hah hah
hah hah... ilahi... oniki yıl önce kafayı yediğimden beri hiç bu kadar
gülmemiştim.
güldüysem de hatırlamıyorum. ayrıca hatırlayanı da
zikiyim hatırlamayanı da...

orhan'la sekiz yıl önce tanıştım.
vecdi bana fikri'ydi. ben de sertaç deyip akın'a gittim.
(yalnızlıkla
sekiz yıl önce tanıştım. insanlar bana tuhaf tuhaf bakmaya
başlamışlardı.
ben de amaan boşver deyip bir iki kere osurdum...)

peeki
peeki sizin anlayacağınız dilden konuşalım. iyi akşamlar, nasılsınız?
teşekkür
ederim ben de iyiyim. ah hah hah gerçekten mi söylüyorsunuz?
alemsiniz...
eeh, bu da hiç eğlenceli değil... aa bi dakka... eğlenceli lan
galiba...
du bakiyim. hohohahoh... eğlenceliymiş lan.

boş
zamanlarımda sinemaseverleri döverim. çünkü çok severler sinemayı.
kimse
beni o kadar sevmedi... bazen dünyaya timbör tın, bir akina temizhawa,
bir
firensiz zort hoppala hey olarak gelseymişim ne güzel olurmuş diyorum.

babam
mali müşavirdi, annemse ev kadını. sonra annem mali müşavir oldu, babam
şöför.
ben doğduktan sonra babam işi bıraktı, annem ağaca çıktı.
ağacı teyzem kesti, teyzem suya düştü.
suyu inek içti, annem dağa
kaçtı. şaşkınlıktan hepimizin çanak çömleğinin patladığını hatırlıyorum.

bunlar
benim ellerim seha'yla süha. tamam lan anladık sıkıldınız bu
muhabbetten.
ama küçük bi anekdort anlatmadan geçemeyeceğim. bigün
şey oldu. hehe... öyle acayipti ki...
bunlar geldi... hehe... vay
efendim şöyle böyle... ulan dedim.. ne alakası var...
s.kiyim resmen
unutmuşuz olayı. aa doğru ya, iki önce bakkalın orda unutmuştum ben bu
olayı...
kısmet.

iki kere evlendim... bu evliliklerimden iki
tane karım oldu. ikisi de kız. isimleri vildan'la burcu.
boşandıktan
sonra anneleri onları görmeme izin vermedi. ben de okey dedim.

çat
pat ingilizce, nay nay almanca bilirim.
derdimi anlatacak kadar
italyanca, sevincimi paylaşacak kadar ispanyolca bilirim.
bu aralar
japonca'yı söküp, farsça'ya takmak için uğraşıyorum.

babamdan
kalma küçük bir arsam var.
kusura bakmayın zikretmeden geçemeyeceğim,
adı oykun...
geçen sene oykun'u almak isteyen biri çıktı. aklımı
kaçırdığımı duymuş olacak ki,
çok düşük bir para önererek beni
kandırmaya çalıştı. elbette ben yemedim...
hemen teklif ettiği paraya
oykun'u sattım... niye böyle oluyo yaa...

oykun'dan kazandığım
parayla numan adında nefis bir eşofman takım aldım.
çok eskiyince
kapıcının oğluna verdim. o da beni tartakladı.

geceleri uyumadan
hep aynı şey için dua ederim...
allahım, sen koen kardeşlerden en az
birinin belasını ver.

Hayrullah. Kemalettin. Okşan.


Yiğit Özgür

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder